28 Nisan 2014 Pazartesi
20 Nisan 2014 Pazar
Erasmus Yapan Öğrenci Görüşleri
Dünya Yurdakul (İşletme)
Gerçekten güzel bir fırsat bu benim için. Viyana gibi bir şehirde başka kültürlerden insanlarla iletişimde olmak çok daha güzel bir şey. Derslerimi takip ediyorum, elimden geldiğince kendimi geliştirmek, sunulan öğretim olanaklarından faydalanmaya çalışıyorum.
Gizem Gündürü (İşletme)
Erasmus bana neler katmadı ki... Başta benim için en önemli olan, ailem yanımda olmadan ayaklarımın üzerinde durmayı öğrendim,artık kendi kanatlarımla uçabiliyorum. Erasmus öğrencilerine verilen destek çok büyük. Her şey düzene girdikten sonra çok huzurlu ve bir yandan o kadar eğlenceli bir hayat başladı bizim için. Eğitim anlayışları çok farklı fakat uyum sağlamamız için tüm imkanları sağlıyorlar. Eğitim ve eğlenceyi içiçe sunuyorlar. Burada, Almanya’da olmaktan çok mutluyum.
Adem Karaduman (İşletme)
Bir yıl Bremen’de okudum. Evet çok şey gördük, müthiş bir deneyimdi. Derslerde hiç zorlanmadım, dil problemi yaşamadım, bu sayede üniversitemde ne kadar iyi bir eğitim aldığımı bir kez daha anladım.
Kazım Akbulutgiller (İşletme)
Hiçbirsey, hayal edilmeden gerçek olamaz. Hayallerinizde Erasmus programına katılmak ne kadar yer alıyordur bilemem, ama emin olun ki Erasmus gerçeğini yasayınca , sahip olduklarınızdan cok daha büyük hayaller sizleri bekliyor olacak. Bizler yüksek medeniyete ulaşmak hedefini benimsemiş Atatürk gençleriz. Dün icin hayal olan, bugün artik çok yakin. Ben, programa dahil olduğum süre içerisinde Erasmus ruhunu - kültürlerarası yakınlaşmayı, kabul edilmeyi, farklılıklara hoşgörü ile yaklaşmayı- kişiliğime kazandırmış olmanın gururunu taşıyorum.
Bilgesu Şatır (Uuslararası İlişkiler)
Geçtiğimiz dönem- Ocak 2006-Haziran 2006 döneminde Erasmus programıyla Finlandiya'ya gittiğim için gerçekten çok mutluyum. Ve şu anda iyi ki bu programa ben de katıldim diyebiliyorum. Erasmus programının bana bir çok katkısının oldugunu düşünüyorum, ve bunu belirtmeden geçemeyeceğim. Farklı bir ülkede farklı kişileri tanımak, farklı yorumları dinlemek, farklı konularda tartışmak, farklı kültürleri tanımak gerçekten çok güzeldi. Bunların yanında bir de gittiğim üniversiteden memnuniyetimi ve orada seçtiğim-aldığım derslerin faydalarını da belirtmeden geçemeyeceğim. Eğitim alanında ilk yurt dışı deneyimimi bu şekilde tamamladığım için çok mutluyum. Ve Erasmus programında emeği gecen herkese teşekkürlerimi sunuyorum..
Gerçekten güzel bir fırsat bu benim için. Viyana gibi bir şehirde başka kültürlerden insanlarla iletişimde olmak çok daha güzel bir şey. Derslerimi takip ediyorum, elimden geldiğince kendimi geliştirmek, sunulan öğretim olanaklarından faydalanmaya çalışıyorum.
Gizem Gündürü (İşletme)
Erasmus bana neler katmadı ki... Başta benim için en önemli olan, ailem yanımda olmadan ayaklarımın üzerinde durmayı öğrendim,artık kendi kanatlarımla uçabiliyorum. Erasmus öğrencilerine verilen destek çok büyük. Her şey düzene girdikten sonra çok huzurlu ve bir yandan o kadar eğlenceli bir hayat başladı bizim için. Eğitim anlayışları çok farklı fakat uyum sağlamamız için tüm imkanları sağlıyorlar. Eğitim ve eğlenceyi içiçe sunuyorlar. Burada, Almanya’da olmaktan çok mutluyum.
Adem Karaduman (İşletme)
Bir yıl Bremen’de okudum. Evet çok şey gördük, müthiş bir deneyimdi. Derslerde hiç zorlanmadım, dil problemi yaşamadım, bu sayede üniversitemde ne kadar iyi bir eğitim aldığımı bir kez daha anladım.
Kazım Akbulutgiller (İşletme)
Hiçbirsey, hayal edilmeden gerçek olamaz. Hayallerinizde Erasmus programına katılmak ne kadar yer alıyordur bilemem, ama emin olun ki Erasmus gerçeğini yasayınca , sahip olduklarınızdan cok daha büyük hayaller sizleri bekliyor olacak. Bizler yüksek medeniyete ulaşmak hedefini benimsemiş Atatürk gençleriz. Dün icin hayal olan, bugün artik çok yakin. Ben, programa dahil olduğum süre içerisinde Erasmus ruhunu - kültürlerarası yakınlaşmayı, kabul edilmeyi, farklılıklara hoşgörü ile yaklaşmayı- kişiliğime kazandırmış olmanın gururunu taşıyorum.
Bilgesu Şatır (Uuslararası İlişkiler)
Geçtiğimiz dönem- Ocak 2006-Haziran 2006 döneminde Erasmus programıyla Finlandiya'ya gittiğim için gerçekten çok mutluyum. Ve şu anda iyi ki bu programa ben de katıldim diyebiliyorum. Erasmus programının bana bir çok katkısının oldugunu düşünüyorum, ve bunu belirtmeden geçemeyeceğim. Farklı bir ülkede farklı kişileri tanımak, farklı yorumları dinlemek, farklı konularda tartışmak, farklı kültürleri tanımak gerçekten çok güzeldi. Bunların yanında bir de gittiğim üniversiteden memnuniyetimi ve orada seçtiğim-aldığım derslerin faydalarını da belirtmeden geçemeyeceğim. Eğitim alanında ilk yurt dışı deneyimimi bu şekilde tamamladığım için çok mutluyum. Ve Erasmus programında emeği gecen herkese teşekkürlerimi sunuyorum..
Kaynak:enve.eng.marmara.edu.tr/erasmus/eras/mus-ogrenci-goruslerir(20.04.2014)
Erasmus nedir?
Erasmus Programı Nedir?
Erasmus programı, yükseköğretim kurumlarının birbirleri ile işbirliği yapmalarını teşvik etmeye yönelik bir Avrupa Birliği programıdır.
Yükseköğretim kurumlarının birbirleri ile ortak projeler üretip hayata geçirmeleri; kısa süreli öğrenci ve personel değişimi yapabilmeleri için karşılıksız mali destek sağlamaktadır.
Bunun yanı sıra yükseköğretim sistemini iş dünyasının gereksinimlerine uygun olarak geliştirmek ve üniversite mezunlarının iş dünyasında istihdam edilebilirliğini arttırmak amacıyla yükseköğretim kurumları ile çalışma çevreleri arasındaki ilişkilerin ve işbirliğinin arttırılmasını da teşvik etmektedir.
Programın amacı Avrupa'da yüksek öğretimin kalitesini artırmak ve Avrupa boyutunu güçlendirmektir.Erasmus programı, üniversiteler arasında ülkelerarası işbirliğini teşvik ederek; öğrencilerin ve eğitimcilerin Avrupa'da karşılıklı değişimini sağlayarak; programa katılan ülkelerdeki çalışmaların ve alınan derecelerin akademik olarak tanınması ve şeffaflığın gelişmesine katkıda bulunarak bu amacı gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Daha kaliteli yükseköğretim sunan Avrupa'da mezunlar daha donanımlı, iş dünyasının beklentilerine daha fazla cevap veren bireyler olacaklardır.
Program, sunduğu hareketlilik olanağı ile Avrupa halklarının birbirlerini algılamasındaki önyargıların yükseköğretim çevrelerinde kırılmasına hizmet etmektedir. Erasmus programı ile 1987'den günümüze kadar 1,5 milyondan fazla yükseköğretim öğrencisi, başka bir Avrupa ülkesinde öğrenim hayatının bir dönemini geçirmiş; o ülkenin insanlarını ve kültürünü de tanıma imkanı elde etmiştir. Program 2012 yılı itibariyle 3 milyon öğrencinin Erasmus öğrencisi olmasını hedeflemektedir.
Kimler Faydalanabilir?
Erasmus programı, Hayatboyu Öğrenme Programına dahil ülkeler olan Avrupa Birliği üyesi 27 ülke, Avrupa Birliğine üye olmayıp Avrupa Ekonomik Alanı üyesi İzlanda, Lihtenştayn, Norveç ve Avrupa Birliğine aday ülkeler arasında yer alan Türkiye ve Hırvatistan ile İsviçre yüksek öğretim kurumlarının istifadesine açıktır. Erasmus programı çerçevesinde gerçekleştirilecek bütün faaliyetlerde, taraflardan en az birinin Avrupa Birliği üyesi ülke kurumu olması şartı aranmaktadır.
Ülkelerin ilgili resmi kurumlarınca yükseköğretim kurumu olarak kabul edilen üniversite, enstitü, akademi ve benzeri kurumlar, Avrupa Komisyonu Eğitim ve Kültür Genel Müdürlüğü'nün ilgili birimi olan Komisyon Yürütme Ajansı'na (The Education, Audiovisiual and Culture Executive Agency - EACEA) başvurarak Erasmus Üniversite Beyannamesi - EÜB (Erasmus University Charter - EUC) almaya hak kazandıkları takdirde, bu kurumların öğrenci ve personeli Erasmus programından faydalanabilir. Öğrenci staj hareketliliği gerçekleştirmek isteyen kurumların Genişletilmiş EÜB (Extended EUC) alması gerekmektedir.
2010-2011 akademik yılından itibaren geçerli olmak üzere, EÜB sahibi kurumların Öğrenci ve Personel Hareketliliği faaliyetlerinden yararlanacak bireylerinin:
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaları ya da,
Başka ülkelerin vatandaşı olmakla birlikte Türkiye'de bir okulda, meslek okulunda, yükseköğretim kurumunda veya yetişkin eğitimi veren bir kurumda kayıtlı öğrenci olmaları veya ilgili yasalar ve mevzuatlar çerçevesinde Türkiye'de bir işte çalışıyor olmaları veya Türkiye'de yaşıyor olmaları gerekmektedir.
Hayatboyu Öğrenme Programı'nın ilk yılı olan 2007/2008 akademik yılından beri tüm Avrupa'da 2000'den fazla yükseköğretim kurumu Erasmus programına katılabilmektedir. Alınan EÜBler, iptallerini gerektirecek bir durum olmadığı takdirde, 2013 yılına kadar geçerliliğini koruyacaktır. Kurumlar, her yıl Komisyonun ilan ettiği son tarihe uygun olarak başvuruları açtığı tarihten itibaren başvuruda bulunabilirler.
Alt Faaliyetler
Ulusal Ajans Merkezli Faaliyetler
Erasmus Hareketlilik Faaliyetleri
Öğrenci Hareketliliği
· Erasmus Öğrenci Öğrenim Hareketliliği
· Erasmus Öğrenci Staj Hareketliliği
Personel Hareketliliği
· Erasmus Personel Ders Verme Hareketliliği
· Erasmus Personel Eğitim Alma Hareketliliği
Hareketliliğin Organizasyonuu
Erasmus Yoğun Dil Kursları
Erasmus Yoğun Program Projeleri
Erasmus Hazırlık Ziyaretleri
Erasmus Yerleştirme Konsorsiyumları
Bologna Projesi
AB Komisyonu Merkezli Faaliyetler
Çok Taraflı Ortaklıklar
· Müfredat geliştirme projeleri
· Yükseköğretim kurumları ve işletmeler arasında işbirliği
· Yükseköğretimin modernizasyonu
· Sanal kampüsler
Çok Taraflı Ağlar
· Ağ projeleri
Destekleyici Faaliyetler
Kaynak:http://erasmus.mu.edu.tr/tr/erasmus-programi-1450(20.04.2014)
Erasmus programı, yükseköğretim kurumlarının birbirleri ile işbirliği yapmalarını teşvik etmeye yönelik bir Avrupa Birliği programıdır.
Yükseköğretim kurumlarının birbirleri ile ortak projeler üretip hayata geçirmeleri; kısa süreli öğrenci ve personel değişimi yapabilmeleri için karşılıksız mali destek sağlamaktadır.
Bunun yanı sıra yükseköğretim sistemini iş dünyasının gereksinimlerine uygun olarak geliştirmek ve üniversite mezunlarının iş dünyasında istihdam edilebilirliğini arttırmak amacıyla yükseköğretim kurumları ile çalışma çevreleri arasındaki ilişkilerin ve işbirliğinin arttırılmasını da teşvik etmektedir.
Programın amacı Avrupa'da yüksek öğretimin kalitesini artırmak ve Avrupa boyutunu güçlendirmektir.Erasmus programı, üniversiteler arasında ülkelerarası işbirliğini teşvik ederek; öğrencilerin ve eğitimcilerin Avrupa'da karşılıklı değişimini sağlayarak; programa katılan ülkelerdeki çalışmaların ve alınan derecelerin akademik olarak tanınması ve şeffaflığın gelişmesine katkıda bulunarak bu amacı gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Daha kaliteli yükseköğretim sunan Avrupa'da mezunlar daha donanımlı, iş dünyasının beklentilerine daha fazla cevap veren bireyler olacaklardır.
Program, sunduğu hareketlilik olanağı ile Avrupa halklarının birbirlerini algılamasındaki önyargıların yükseköğretim çevrelerinde kırılmasına hizmet etmektedir. Erasmus programı ile 1987'den günümüze kadar 1,5 milyondan fazla yükseköğretim öğrencisi, başka bir Avrupa ülkesinde öğrenim hayatının bir dönemini geçirmiş; o ülkenin insanlarını ve kültürünü de tanıma imkanı elde etmiştir. Program 2012 yılı itibariyle 3 milyon öğrencinin Erasmus öğrencisi olmasını hedeflemektedir.
Kimler Faydalanabilir?
Erasmus programı, Hayatboyu Öğrenme Programına dahil ülkeler olan Avrupa Birliği üyesi 27 ülke, Avrupa Birliğine üye olmayıp Avrupa Ekonomik Alanı üyesi İzlanda, Lihtenştayn, Norveç ve Avrupa Birliğine aday ülkeler arasında yer alan Türkiye ve Hırvatistan ile İsviçre yüksek öğretim kurumlarının istifadesine açıktır. Erasmus programı çerçevesinde gerçekleştirilecek bütün faaliyetlerde, taraflardan en az birinin Avrupa Birliği üyesi ülke kurumu olması şartı aranmaktadır.
Ülkelerin ilgili resmi kurumlarınca yükseköğretim kurumu olarak kabul edilen üniversite, enstitü, akademi ve benzeri kurumlar, Avrupa Komisyonu Eğitim ve Kültür Genel Müdürlüğü'nün ilgili birimi olan Komisyon Yürütme Ajansı'na (The Education, Audiovisiual and Culture Executive Agency - EACEA) başvurarak Erasmus Üniversite Beyannamesi - EÜB (Erasmus University Charter - EUC) almaya hak kazandıkları takdirde, bu kurumların öğrenci ve personeli Erasmus programından faydalanabilir. Öğrenci staj hareketliliği gerçekleştirmek isteyen kurumların Genişletilmiş EÜB (Extended EUC) alması gerekmektedir.
2010-2011 akademik yılından itibaren geçerli olmak üzere, EÜB sahibi kurumların Öğrenci ve Personel Hareketliliği faaliyetlerinden yararlanacak bireylerinin:
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaları ya da,
Başka ülkelerin vatandaşı olmakla birlikte Türkiye'de bir okulda, meslek okulunda, yükseköğretim kurumunda veya yetişkin eğitimi veren bir kurumda kayıtlı öğrenci olmaları veya ilgili yasalar ve mevzuatlar çerçevesinde Türkiye'de bir işte çalışıyor olmaları veya Türkiye'de yaşıyor olmaları gerekmektedir.
Hayatboyu Öğrenme Programı'nın ilk yılı olan 2007/2008 akademik yılından beri tüm Avrupa'da 2000'den fazla yükseköğretim kurumu Erasmus programına katılabilmektedir. Alınan EÜBler, iptallerini gerektirecek bir durum olmadığı takdirde, 2013 yılına kadar geçerliliğini koruyacaktır. Kurumlar, her yıl Komisyonun ilan ettiği son tarihe uygun olarak başvuruları açtığı tarihten itibaren başvuruda bulunabilirler.
Alt Faaliyetler
Ulusal Ajans Merkezli Faaliyetler
Erasmus Hareketlilik Faaliyetleri
Öğrenci Hareketliliği
· Erasmus Öğrenci Öğrenim Hareketliliği
· Erasmus Öğrenci Staj Hareketliliği
Personel Hareketliliği
· Erasmus Personel Ders Verme Hareketliliği
· Erasmus Personel Eğitim Alma Hareketliliği
Hareketliliğin Organizasyonuu
Erasmus Yoğun Dil Kursları
Erasmus Yoğun Program Projeleri
Erasmus Hazırlık Ziyaretleri
Erasmus Yerleştirme Konsorsiyumları
Bologna Projesi
AB Komisyonu Merkezli Faaliyetler
Çok Taraflı Ortaklıklar
· Müfredat geliştirme projeleri
· Yükseköğretim kurumları ve işletmeler arasında işbirliği
· Yükseköğretimin modernizasyonu
· Sanal kampüsler
Çok Taraflı Ağlar
· Ağ projeleri
Destekleyici Faaliyetler
Kaynak:http://erasmus.mu.edu.tr/tr/erasmus-programi-1450(20.04.2014)
19 Nisan 2014 Cumartesi
Farabi Yapan Öğrenci Görüşleri
BURAK YOMRALIOĞLU
İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü 3. sınıf öğrencisi
“İkinci sınıfta Farabi Programı’ndan yararlanarak Ankara’daki Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ne gittim. Gelecekte devlet kademelerinde görev yapmayı düşündüğüm için Ankara’yı görmek, tanımak ve kentin yaşantısı hakkında bilgi sahibi olmak istedim. Ankara’da yaşayıp yaşayamayacağımı test etmek istedim. Bu benim için önemli bir faktördü. Ankara’da iki dönem bulundum. Ankara’yı İstanbul’a göre daha yaşanabilir bir şehir olarak gördüm. Çok güzel dostluklar edindim, arkadaşlarımla hâlâ görüşüyorum.”
BATUHAN ŞAHİNYILMAZ
Çanakkale Üniversitesi İşletme Fakültesi
4. sınıf öğrencisi
“Daha önce Erasmus Programı’ndan yararlanmıştım. İnternette araştırma yaparken Farabi Programı hakkında bilgi sahibi oldum. Bir rüya gördüm ve o rüya beni çok etkiledi. En büyük hayalim İstanbul Üniversitesi’ne girmekti. Üniversiteye bu kapıdan girmeyi çok istedim. İdealist olmak gerektiğine inanıyorum, ben bunu başardım. Burada imkânlar çok geniş, dünyada yaşanan değişikliklerin anında takip edildiği, yakalandığı bir yer. Aldığım burs bana çok yardımcı oluyor. Birçok ihtiyacımı karşılayabiliyorum bu burs sayesinde.”
EMRAH ÇAM
Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesi 4. sınıf öğrencisi
“İstanbul Üniversitesi’ne daha önce yatay geçişle gelmek istemiştim ancak alttan dersim olduğu için bu mümkün olmadı. Erasmus ve Farabi ile ilgili bir konferans düzenlenmişti. Bu konferans sayesinde Farabi Programı’ndan haberim oldu. Kendi üniversitemde ilk dönem zayıf olan derslerimi verip 3. sınıf sonunda başvurdum. Protokol imzalayan üniversiteler arasında İstanbul Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü de vardı. Bu, benim için sürpriz oldu çünkü buraya gelmek benim hayalimdi. Ailem İstanbul’da oturduğu için barınma sorunu yaşamadım. Burada okumak herkes gibi benim de hayalimdi. Şimdi diğer hayalimin peşindeyim; sinema sektöründe çalışmak istiyorum. Mersin Üniversitesi’ndeki diğer arkadaşlarıma da öncülük ettim diyebilirim. Onlar da Farabi Programı’na başvuracaklarını söylediler.”
Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi mezunu
“Kamu Yönetimi mezunuyum. Programa başvurduğumda 3. sınıfı bitirmiştim ve bitirme tezimi yazıyordum. Tez danışmanım bana bu programdan bahsetti. İki dönem için başvurdum. Hem Uludağ Üniversitesi’nde hem de İstanbul Üniversitesi’nde Farabi Programı’ndan yararlanan ilk kişiyim. Bu da bana ayrı bir heyecan verdi. Burası köklü bir üniversite. Hocaların geçmişten gelen birikiminden yararlanmak istedim ve hocaların yetkinliği beni çok etkiledi. Arkadaşlarım ve hocalarım çok iyiydi; her konuda yol gösterdiler.”
Kaynak:http://www2.istanbul.edu.tr/?p=9530(19.04.2014)
Farabi Değişim Proğramı
Farabi Değişim Programı, öğrencilere merak ettikleri üniversiteleri tanıma ve yeni dostluklar kurma fırsatı sunuyor.
Farabi Değişim Programı, üniversite öğrencilerinin bir veya iki yarıyıl boyunca farklı bir yükseköğretim kurumunda eğitim görmelerine olanak tanıyor. Program, farklı üniversitelerin öğrencileri arasında bilgi alışverişi yapılmasını ve öğrencilerin farklı üniversitelerin olanaklarından faydalanabilmelerini sağlıyor. Mezun olduklarında öğrencilere Farabi Programı’ndan yararlandıklarına dair Katılım Belgesi de veriliyor.
Türkiye’nin Farabi Programı ile en çok öğrenci alan üniversitelerden biri olan İstanbul Üniversitesi’ne, 2009 yılından bu yana 265 öğrenci geldi. İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Zeynep Çiğdem Kayacan, programın öğrenciler ve üniversiteler açısından önemini, “Başka bir bölgede, şehirde, üniversitede geçirilecek bir veya iki yarıyıl, öğrenciye farklı bir ortam, kültür ve gelenekle tanışma imkânı sağlıyor.” sözleriyle özetliyor. Prof. Dr. Zeynep Çiğdem Kayacan programdan yararlanmayı düşünen öğrencilere şu mesajı veriyor: “Bir birey, kendi sahip olduğu koşullar dışındaki koşullara ilişkin bilgi edinmeli, farklı yaşamları ve yaşam tarzlarını öğrenmeli, farklı ortamlarda da başarılı olabilmeli ve başarılı kalabilmeli. Farabi Programı bu açıdan önemli bir olanak sunuyor, yeni bir ufuk açıyor. Ülkenin her köşesindeki öğrencilere Farabi Programı’na başvurmalarını öneririm.”
İstanbul Üniversitesi’ne başvurmak isteyen gençlere kapılarının açık olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kayacan’a göre İstanbul Üniversitesi’ni tercih etmenin öğrencilere en büyük katkıları şunlar: “Türkiye yükseköğretiminde çok önemli bir yer tutan İstanbul Üniversitesi’nin eğitim-öğretim ekolünü tanımak, alanlarında öne çıkmış hocalarından ders dinlemek başlı başına bir katkı. Bunun yanında, başka şehirden gelen öğrenci için İstanbul’da bir ya da iki yarıyıl bulunmak ve bu şehrin temposuyla baş ederek güzelliklerini yaşamak, çok zenginleştirici bir deneyim olsa gerek. İstanbul Üniversitesi’ne gelen bir Farabi öğrencisinin, üniversitesine dönerken aynı kişi olmayacağına, kendisini farklı hissedeceğine eminim.”
Sorularımızı yanıtlayan İstanbul Üniversitesi Farabi Kurum Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Aylin Aktükün de, öğrencilerin bu programdan nasıl yararlanabileceklerini anlattı.
Farabi Programı’ndan kimler yararlanabilir?
Yükseköğretim kurumlarında öğrenim gören öğrenciler bu programdan yararla nabilmekteler. Ancak ön lisans ve lisans programlarının hazırlık ve birinci sınıfında okuyan öğrenciler programdan faydalanamazlar. Yüksek lisans ve doktora öğrencileri de hazırlık ve bilimsel hazırlık dönemleri ile esas eğitime başladıkları ilk yarıyılda bu programdan yararlanamazlar. Programdan yararlanabilmek için 4 üzerinden 2 ve üzeri not ortalamasına sahip olunması gerekmektedir. Bu not ortalaması yüksek lisans öğrencileri için 2,5’tir.
Öğrenciler bu programa nasıl başvurabilirler?
Öğrencilerin bu programa başvurabilmeleri için öncelikle kendi üniversiteleri ile gitmek istedikleri üniversiteler arasında değişim protokolünün imzalanmış olması, protokol imzalanmış ise başvurulacak bölümün değişim için kontenjan açmış olması gerekmektedir. Kontenjan açılmış ise öğrenci gerekli başvuru formlarını doldurarak Farabi ofisine başvurabilir. Öğrenciler bu bilgi ve formlara hem Farabi değişim programının web sayfasından hem de okullarındaki Farabi koordinatörlüklerinden ulaşabilirler. Değerlendirmeler öğrencilerin not ortalamalarına göre yapılır. Notlar en yüksekten en düşüğe doğru sıralanır, öğrenciler kontenjanlara yerleştirilirler. Örneğin bölüme 5 kişi alınacaksa yapılan not sıralamasında en yüksek puana sahip olan ilk 5 öğrenci programdan yararlanmaya hak kazanır. Gidilecek yükseköğretim kurumu yabancı dilde eğitim veriyorsa öğrenci not ortalamasının % 50’si ile yabancı dil puanının % 50’si baz alınır.
Kaynak:http://www2.istanbul.edu.tr/?p=9530(19.04,2014)
Farabi Değişim Programı, üniversite öğrencilerinin bir veya iki yarıyıl boyunca farklı bir yükseköğretim kurumunda eğitim görmelerine olanak tanıyor. Program, farklı üniversitelerin öğrencileri arasında bilgi alışverişi yapılmasını ve öğrencilerin farklı üniversitelerin olanaklarından faydalanabilmelerini sağlıyor. Mezun olduklarında öğrencilere Farabi Programı’ndan yararlandıklarına dair Katılım Belgesi de veriliyor.
Türkiye’nin Farabi Programı ile en çok öğrenci alan üniversitelerden biri olan İstanbul Üniversitesi’ne, 2009 yılından bu yana 265 öğrenci geldi. İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Zeynep Çiğdem Kayacan, programın öğrenciler ve üniversiteler açısından önemini, “Başka bir bölgede, şehirde, üniversitede geçirilecek bir veya iki yarıyıl, öğrenciye farklı bir ortam, kültür ve gelenekle tanışma imkânı sağlıyor.” sözleriyle özetliyor. Prof. Dr. Zeynep Çiğdem Kayacan programdan yararlanmayı düşünen öğrencilere şu mesajı veriyor: “Bir birey, kendi sahip olduğu koşullar dışındaki koşullara ilişkin bilgi edinmeli, farklı yaşamları ve yaşam tarzlarını öğrenmeli, farklı ortamlarda da başarılı olabilmeli ve başarılı kalabilmeli. Farabi Programı bu açıdan önemli bir olanak sunuyor, yeni bir ufuk açıyor. Ülkenin her köşesindeki öğrencilere Farabi Programı’na başvurmalarını öneririm.”

Sorularımızı yanıtlayan İstanbul Üniversitesi Farabi Kurum Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Aylin Aktükün de, öğrencilerin bu programdan nasıl yararlanabileceklerini anlattı.

Yükseköğretim kurumlarında öğrenim gören öğrenciler bu programdan yararla nabilmekteler. Ancak ön lisans ve lisans programlarının hazırlık ve birinci sınıfında okuyan öğrenciler programdan faydalanamazlar. Yüksek lisans ve doktora öğrencileri de hazırlık ve bilimsel hazırlık dönemleri ile esas eğitime başladıkları ilk yarıyılda bu programdan yararlanamazlar. Programdan yararlanabilmek için 4 üzerinden 2 ve üzeri not ortalamasına sahip olunması gerekmektedir. Bu not ortalaması yüksek lisans öğrencileri için 2,5’tir.
Öğrenciler bu programa nasıl başvurabilirler?
Öğrencilerin bu programa başvurabilmeleri için öncelikle kendi üniversiteleri ile gitmek istedikleri üniversiteler arasında değişim protokolünün imzalanmış olması, protokol imzalanmış ise başvurulacak bölümün değişim için kontenjan açmış olması gerekmektedir. Kontenjan açılmış ise öğrenci gerekli başvuru formlarını doldurarak Farabi ofisine başvurabilir. Öğrenciler bu bilgi ve formlara hem Farabi değişim programının web sayfasından hem de okullarındaki Farabi koordinatörlüklerinden ulaşabilirler. Değerlendirmeler öğrencilerin not ortalamalarına göre yapılır. Notlar en yüksekten en düşüğe doğru sıralanır, öğrenciler kontenjanlara yerleştirilirler. Örneğin bölüme 5 kişi alınacaksa yapılan not sıralamasında en yüksek puana sahip olan ilk 5 öğrenci programdan yararlanmaya hak kazanır. Gidilecek yükseköğretim kurumu yabancı dilde eğitim veriyorsa öğrenci not ortalamasının % 50’si ile yabancı dil puanının % 50’si baz alınır.
Kaynak:http://www2.istanbul.edu.tr/?p=9530(19.04,2014)
Sınavsız Üniversite
Türkiye dışında yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına, Türkiye'de sınavsız üniversite okuma hakkı doğdu. Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), lise öğretiminin tamamını yurtdışında tamamlayan Türk vatandaşlarının, Türkiye'de üniversite eğitiminden sınavsız ve ücretsiz faydalanabileceklerini duyurdu.Resmi Gazete'de yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararı'na göre, 2013-2014 eğitim ve öğretim yılında, orta öğretimlerini yurt dışında bitiren Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı öğrenciler, üniversiteyi Türkiye'de okumak istedikleri takdirde sınava girmeyecek. Öğrenciler için, harç, 'öğrenci katkı payı' ödemeleri de söz konusu olmayacak.
YÖK, geçen yıl, yabancı öğrenci kabul etmek isteyen üniversitelerin ön lisans ve lisans bölümlerinin birinci, ikinci öğretimleri ile uzaktan eğitim ve açık öğretim programlarında kontenjan ayrılmasını kararlaştırmıştı. Uygulama bu sene başladı.
YÖK'ün geçen yılki sınavsız üniversite düzenlemesinden önce Türk öğrenciler, Türkiye'de üniversite eğitimi almak istediklerinde, yabancı öğrenci sınavına girmek zorundaydılar. Buna ek olarak öğrenciler, üniversitelerine öğrenim ücreti ödüyorlardı. Eğitim ücreti en yüksek olan Tıp Fakülteleri'nin yabancı öğrencilerden aldıkları öğrenim ücreti 15 bin TL'ye kadar ulaşıyordu. Yeni düzenlemede öğrenciler hem sınava girmeyecek hem de ücret ödemeyecek.
Üniversiteler, kabul koşullarını kendi belirleyecek. Türkçe yeterliliği, lise akreditasyonu ve not ortamaları gibi kriterler üniversitelerce belirlenebilecek. Üniversitenin aradığı uygun şartları taşıdığında her isteyen Türk öğrenci, istediği bölüme girebilecek. YÖK'ten onay alan öğrenciler eğitime başlayacak.
Kaynak:http://www.zaman.com.tr/gundem_yurt-disinda-mezun-olana-turkiyede-sinavsiz-universite_2131981.html(19.04.2014)
YÖK, geçen yıl, yabancı öğrenci kabul etmek isteyen üniversitelerin ön lisans ve lisans bölümlerinin birinci, ikinci öğretimleri ile uzaktan eğitim ve açık öğretim programlarında kontenjan ayrılmasını kararlaştırmıştı. Uygulama bu sene başladı.
YÖK'ün geçen yılki sınavsız üniversite düzenlemesinden önce Türk öğrenciler, Türkiye'de üniversite eğitimi almak istediklerinde, yabancı öğrenci sınavına girmek zorundaydılar. Buna ek olarak öğrenciler, üniversitelerine öğrenim ücreti ödüyorlardı. Eğitim ücreti en yüksek olan Tıp Fakülteleri'nin yabancı öğrencilerden aldıkları öğrenim ücreti 15 bin TL'ye kadar ulaşıyordu. Yeni düzenlemede öğrenciler hem sınava girmeyecek hem de ücret ödemeyecek.

Kaynak:http://www.zaman.com.tr/gundem_yurt-disinda-mezun-olana-turkiyede-sinavsiz-universite_2131981.html(19.04.2014)
5000 Öğrenci Burslu Okuyacak
Eğitim bursları kapsamında 2013’te Türkiye’de burslu okumak için ABD’li öğrenciler ilk defa başvuru yaptı. İsrail ve Ermenistan’dan da ilk kez başvurular gelmesi dikkati çekti. Türkiye’de burslu okumak için 140 binden fazla öğrenci başvuru yaptı. Türkiye, 2013’te 4 bin öğrenciye burs verirken, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın talimatıyla bu sayının 2014’t013’te 150 ülkeden 140 binden fazla öğrenci Türkiye üniversitelerinde burslu okumak için internet üzerinden başvuru yaptı. Başvuru kriterlerini sağlayan 56 bin kişinin başvurusu değerlendirmeye alındı. İnternetten online yapılan başvuruların akademik değerlendirmeleri ile mülakatlar sonucunda yaklaşık 4 bin öğrenci farklı üniversitelerde burslu okumaya hak kazandı.
Başvuruların çoğu Orta Asya, Balkanlar, Ortadoğu, Güneydoğu Asya ve Avrupa ülkelerinden yapıldı. Amerika Birleşik Devletleri’nden 21 öğrenci bu yıl Türkiye’de lisans, yüksek lisans ve doktora dalında öğrenim görmek için başvuru yaptı. Türkiye’de burslu olarak eğitim görmek için ilk defa İsrail ve Ermenistan’dan da başvuru yapılması dikkati çekti. İsrail’den 11, Ermenistan’dan ise 2 öğrenci Türkiye’de eğitim görmek için başvuruda bulundu. ABD, İsrail ve Ermenistan’dan başvuranlara da burs verilirken, bu ülkelerden kaç öğrenciye burs verildiği açıklanmadı.
2013’te en çok öğrenciye burs verilen ülkeler ise Afganistan, Azerbaycan, Suriye, Kosova, Filistin, Kazakistan, Irak, Somali, Kırgızistan, Çin, Yunanistan, Endonezya, Mısır, Rusya, Yemen, Makedonya, Arnavutluk, İran, Fas ve Bosna Hersek oldu.
Beş bine çıkarılması kararı alındı.
Kaynak:http://www.milliyet.com.tr/2014-te-5-bin-yabanci-ogrenci/gundem/detay/1787243/default.htm?ref=OtherNews(19.04.2014)

2013’te en çok öğrenciye burs verilen ülkeler ise Afganistan, Azerbaycan, Suriye, Kosova, Filistin, Kazakistan, Irak, Somali, Kırgızistan, Çin, Yunanistan, Endonezya, Mısır, Rusya, Yemen, Makedonya, Arnavutluk, İran, Fas ve Bosna Hersek oldu.
Beş bine çıkarılması kararı alındı.
Kaynak:http://www.milliyet.com.tr/2014-te-5-bin-yabanci-ogrenci/gundem/detay/1787243/default.htm?ref=OtherNews(19.04.2014)
Hayaller
Öğrencilerin en çok yaptığı şeylerden bir tanesi de hayal kurmaktır.Bende küçükken uçak mühendisi olacaktım zaten.
Yabancıların Türkiye'de Eğitim ve Öğrenimleri
Yabancı uyruklu öğrencilerin eğitim ve öğrenim görmek üzere Türkiye'ye gelişleri, öğretim kurumlarına kabulleri, ilgili kurum ve kuruluşların bu alandaki görevleri ve yabancı uyruklu öğrencilerin yükümlülükleri ile ilgili usul ve esaslar, 2922 Sayılı "Türkiye'de Öğrenim Gören Yabancı Uyruklu Öğrenciler İlişkin Kanun" ve "Türkiye'de Öğrenim Gören Yabancı Uyruklu Öğrencilere İlişkin Yönetmelik" hükümlerine göre yürütülür. Buna göre;
A) Öğrenim Vizesi Şartı
Türkiye'de ilköğretim, lise, lisans, doktora seviyesinde öğrenim görmek isteyen yabancılar, Türkiye Türkçesi öğrenmek üzere ülkemize gelmek isteyen yabancılar, geçerli ve usulüne uygun pasaportlarına dış temsilciliklerimizden alacakları "öğrenim" meşruhatlı giriş vizesi ile Türkiye'ye giriş yapmak zorundadırlar.
B) Öğrenim Meşruhatlı İkamet Tezkeresi
Türkiye'de öğrenim görmek üzere dış temsilciliklerimizden öğrenim meşruhatlı giriş vizesi alarak gelen yabancı uyruklu öğrenciler, öğrenim görecekleri okullardan alacakları geçici kayıt belgeleri ile en geç bir ay içerisinde öğrenim gördükleri şehrin İl Emniyet Müdürlükleri Yabancılar Şubesine müracaat ederek, öğrenim amaçlı ikamet tezkeresi almak zorundadırlar. Aynı şekilde ikamet tezkere süresi sona eren öğrenciler ikamet tezkere sürelerini 15 gün içerisinde uzattırmak zorundadırlar.
C) Öğrenim Vizesi İstenmeyecek Yabancılar
1. İlgili kuruluşların öğrenimlerine izin vermesi kaydıyla orta ve yüksek öğrenimini Türkiye'de tamamlayıp, ikametlerine 1 yıldan fazla ara vermeden lisans ve lisansüstü öğrenim yapmak isteyen yabancı uyruklu öğrencilerden,
2. Türkiye'de çalışma ve en az 1 yıl süreyle geçerli ikamet izni bulunan yabancı uyrukluların çocuklarından,
3. Lisans seviyesinde öğrenim görmek üzere yabancı uyruklu öğrenci sınavına (YÖS) Türkiye'de girenlerden, öğrenim meşruhatlı giriş vizesi şartı aranmaz.
D) Yabancı Öğrenci Sınavı (YÖS)
Yabancının YÖS sınavına Türkiye'de girebilmesi için ülkede yasal olarak bulunması şarttır. Bir başka ifadeyle yabancının sınav tarihinde yasal ikametli olması ya da vize süresinin geçerli olması gerekmektedir. Yabancı Öğrenci Sınavına (YÖS) katılacak yabancı uyruklular, sınavdan önce Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şubesinde pasaportlarına "GÖRÜLMÜŞTÜR" kaşesi tatbik ettirmek zorundadırlar.
E) Yabancı Uyruklu Öğrencilerin Çalışma Yasağı
Yabancı uyruklu öğrenciler, geçimlerini meşru yollardan sağladıklarını belgelemek zorundadırlar, bu nedenle öğrenimleri süresince gelir getiren herhangi bir işte çalışamazlar.
Kaynak:http://www.yabancilar.org/bilgi/egitim.html(19.04.2014)
A) Öğrenim Vizesi Şartı
Türkiye'de ilköğretim, lise, lisans, doktora seviyesinde öğrenim görmek isteyen yabancılar, Türkiye Türkçesi öğrenmek üzere ülkemize gelmek isteyen yabancılar, geçerli ve usulüne uygun pasaportlarına dış temsilciliklerimizden alacakları "öğrenim" meşruhatlı giriş vizesi ile Türkiye'ye giriş yapmak zorundadırlar.
B) Öğrenim Meşruhatlı İkamet Tezkeresi
Türkiye'de öğrenim görmek üzere dış temsilciliklerimizden öğrenim meşruhatlı giriş vizesi alarak gelen yabancı uyruklu öğrenciler, öğrenim görecekleri okullardan alacakları geçici kayıt belgeleri ile en geç bir ay içerisinde öğrenim gördükleri şehrin İl Emniyet Müdürlükleri Yabancılar Şubesine müracaat ederek, öğrenim amaçlı ikamet tezkeresi almak zorundadırlar. Aynı şekilde ikamet tezkere süresi sona eren öğrenciler ikamet tezkere sürelerini 15 gün içerisinde uzattırmak zorundadırlar.
C) Öğrenim Vizesi İstenmeyecek Yabancılar
1. İlgili kuruluşların öğrenimlerine izin vermesi kaydıyla orta ve yüksek öğrenimini Türkiye'de tamamlayıp, ikametlerine 1 yıldan fazla ara vermeden lisans ve lisansüstü öğrenim yapmak isteyen yabancı uyruklu öğrencilerden,
2. Türkiye'de çalışma ve en az 1 yıl süreyle geçerli ikamet izni bulunan yabancı uyrukluların çocuklarından,
3. Lisans seviyesinde öğrenim görmek üzere yabancı uyruklu öğrenci sınavına (YÖS) Türkiye'de girenlerden, öğrenim meşruhatlı giriş vizesi şartı aranmaz.
D) Yabancı Öğrenci Sınavı (YÖS)
Yabancının YÖS sınavına Türkiye'de girebilmesi için ülkede yasal olarak bulunması şarttır. Bir başka ifadeyle yabancının sınav tarihinde yasal ikametli olması ya da vize süresinin geçerli olması gerekmektedir. Yabancı Öğrenci Sınavına (YÖS) katılacak yabancı uyruklular, sınavdan önce Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şubesinde pasaportlarına "GÖRÜLMÜŞTÜR" kaşesi tatbik ettirmek zorundadırlar.
E) Yabancı Uyruklu Öğrencilerin Çalışma Yasağı
Yabancı uyruklu öğrenciler, geçimlerini meşru yollardan sağladıklarını belgelemek zorundadırlar, bu nedenle öğrenimleri süresince gelir getiren herhangi bir işte çalışamazlar.
Kaynak:http://www.yabancilar.org/bilgi/egitim.html(19.04.2014)
Psikolojik Öğrenci Sorunları
Öğrencilerin psikolojik durumuyla okul başarıları arasında ciddi bir ilişki vardır. Birçok öğrenci başaramama korkusu, yetersizlik duyguları, uyum problemleri, okul fobisi vb psikolojik problemlerden dolayı derslerine yeterince motive olamamakta ve gerçek performanslarını ortaya koyamamaktadır. Bu yönüyle öğrencinin psikolojik anlamdaki rahatlığının? okul başarısı için bir ?ön koşul? olduğunu söyleyebiliriz.
Psikolojik problemleri olan öğrenciler çoğu kez huzursuz ve gergindirler. Kaygı düzeyleri oldukça yüksektir. Aşırı tepkide bulunur ve zaman zaman öfke patlamaları da yaşayabilirler. Ders çalışmaya karşı isteksizdirler. Sınavlarda çok heyecanlandıkları için bildikleri soruları dahi yapamayabilirler. Ayrıca özgüvenleri zayıf olduğundan dolayı derslerde anlayamadığı konularda bile soru sormaktan çekinirler.
Öğrencilerin yaşadığı psikolojik problemlerin 4 temel sebebi vardır.
1 - Ailenin yanlış yaklaşımı: Ebeveynin, çocuğun ders başarısına ilişkin yüksek beklentiye girmesi, aşırı eleştirel olması ve baskıcı bir tutum sergilemesi çocukta yoğun bir kaygı oluşturur. Ayrıca ebeveynin çocuğunun iyi yanlarından ziyade yetersiz yanlarına yoğunlaşması çocukta ?kendine güvensizliğe? yol açacaktır.
2 – Okuldan kaynaklanan faktörler: Okulda eğitim için uygun bir ortamın olmaması, öğrencinin öğretmenleriyle yeterince diyalog kuramaması, öğretmen ve idarecilerin aşırı otoriter ve ilgisiz davranması öğrencinin okuldan soğumasına ve öğretmenlerine karşı ?pencerelerini kapatmasına? sebep olacaktır.
3 – Arkadaş grubunun olumsuz etkisi: ?Kafa dengi? arkadaş bulamamak ve akranları tarafından ?dalga geçilmek? birçok öğrenci için önemli bir stres sebebidir. Dalgaya alınan öğrenci yoğun bir şekilde değersizlik duyguları yaşar ve içine kapanır. Derslerde pasif kalmayı tercih eder ve zamanla okuldan soğur.
4 – Öğrencinin kişisel problemlerinden kaynaklanan faktörler. Öğrencinin arkadaşlarıyla kendisini kıyaslaması ve onlara nazaran ?yetersiz? olduğunu düşünmesi, aşırı çekingen ve alıngan olması, okulda karşılaştığı problemler karşısında çabuk pes eden bir kişilik yapısına sahip olması bu kategoride ele alınabilir.
Çözüm adına neler yapılabilir?
Ebeveyn, çocuğunun okulda yaşadığı psikolojik problemler karşısında duyarlı olmalıdır. ?Nasıl olsa zamanla geçer? düşüncesiyle hareket etmemeli. Problemin çözümü için çocuğunun öğretmenlerinin yanı sıra, okulun rehberlik servisiyle diyaloga geçmelidir.
Ebeveyn, çocuğunu başkasıyla kıyaslamamalı ve onun ?kapasitesi? hususunda gerçekçi davranmalıdır.
Bu süreçte öğrencinin problemlerini paylaşacak ve yeri geldiğinde ona psikolojik destek verecek birilerinin olması çok önemlidir. Bu anlamda öğrencinin sınıfındaki lider vasıflı öğrencilerin desteğinin alınması çok yararlı olacaktır. Bu destek öğrencinin değerli olduğunu düşünmesini ve problemler karşısında daha dirençli olmasını sağlayacaktır.
Psikolojik sorunların büyüklüğü göreceli olduğu unutulmamalı. Çocuğun iç dünyasını sarsan bir problem sizin için sıradan ve basit olabilir. Bundan dolayıdır ki öğrencide sıkıntı oluşturan problemler kesinlikle küçümsenmemeli. ?Kafaya taktığın şeye bak. Bundan dolayı mı üzülüyorsun?? şeklindeki ifadelerle öğrencinin problemleri hafife alınmamalı.
Anne ile baba arasında sağlıklı bir iletişim olmalı. Huzursuz ve kaygı verici bir ev ortamının öğrencinin ders başarısının yanı sıra duygu dünyasını da olumsuz yönde etkileyeceği unutulmamalı.
Kaynak:http://www.aktuelegitim.com/psikolojik-sorunlar-ogrencinin-okul-basarisini-dusurur.html(19.04.2014)
Psikolojik problemleri olan öğrenciler çoğu kez huzursuz ve gergindirler. Kaygı düzeyleri oldukça yüksektir. Aşırı tepkide bulunur ve zaman zaman öfke patlamaları da yaşayabilirler. Ders çalışmaya karşı isteksizdirler. Sınavlarda çok heyecanlandıkları için bildikleri soruları dahi yapamayabilirler. Ayrıca özgüvenleri zayıf olduğundan dolayı derslerde anlayamadığı konularda bile soru sormaktan çekinirler.
Öğrencilerin yaşadığı psikolojik problemlerin 4 temel sebebi vardır.
1 - Ailenin yanlış yaklaşımı: Ebeveynin, çocuğun ders başarısına ilişkin yüksek beklentiye girmesi, aşırı eleştirel olması ve baskıcı bir tutum sergilemesi çocukta yoğun bir kaygı oluşturur. Ayrıca ebeveynin çocuğunun iyi yanlarından ziyade yetersiz yanlarına yoğunlaşması çocukta ?kendine güvensizliğe? yol açacaktır.
2 – Okuldan kaynaklanan faktörler: Okulda eğitim için uygun bir ortamın olmaması, öğrencinin öğretmenleriyle yeterince diyalog kuramaması, öğretmen ve idarecilerin aşırı otoriter ve ilgisiz davranması öğrencinin okuldan soğumasına ve öğretmenlerine karşı ?pencerelerini kapatmasına? sebep olacaktır.
3 – Arkadaş grubunun olumsuz etkisi: ?Kafa dengi? arkadaş bulamamak ve akranları tarafından ?dalga geçilmek? birçok öğrenci için önemli bir stres sebebidir. Dalgaya alınan öğrenci yoğun bir şekilde değersizlik duyguları yaşar ve içine kapanır. Derslerde pasif kalmayı tercih eder ve zamanla okuldan soğur.
4 – Öğrencinin kişisel problemlerinden kaynaklanan faktörler. Öğrencinin arkadaşlarıyla kendisini kıyaslaması ve onlara nazaran ?yetersiz? olduğunu düşünmesi, aşırı çekingen ve alıngan olması, okulda karşılaştığı problemler karşısında çabuk pes eden bir kişilik yapısına sahip olması bu kategoride ele alınabilir.
Çözüm adına neler yapılabilir?
Ebeveyn, çocuğunun okulda yaşadığı psikolojik problemler karşısında duyarlı olmalıdır. ?Nasıl olsa zamanla geçer? düşüncesiyle hareket etmemeli. Problemin çözümü için çocuğunun öğretmenlerinin yanı sıra, okulun rehberlik servisiyle diyaloga geçmelidir.
Ebeveyn, çocuğunu başkasıyla kıyaslamamalı ve onun ?kapasitesi? hususunda gerçekçi davranmalıdır.
Bu süreçte öğrencinin problemlerini paylaşacak ve yeri geldiğinde ona psikolojik destek verecek birilerinin olması çok önemlidir. Bu anlamda öğrencinin sınıfındaki lider vasıflı öğrencilerin desteğinin alınması çok yararlı olacaktır. Bu destek öğrencinin değerli olduğunu düşünmesini ve problemler karşısında daha dirençli olmasını sağlayacaktır.
Psikolojik sorunların büyüklüğü göreceli olduğu unutulmamalı. Çocuğun iç dünyasını sarsan bir problem sizin için sıradan ve basit olabilir. Bundan dolayıdır ki öğrencide sıkıntı oluşturan problemler kesinlikle küçümsenmemeli. ?Kafaya taktığın şeye bak. Bundan dolayı mı üzülüyorsun?? şeklindeki ifadelerle öğrencinin problemleri hafife alınmamalı.
Anne ile baba arasında sağlıklı bir iletişim olmalı. Huzursuz ve kaygı verici bir ev ortamının öğrencinin ders başarısının yanı sıra duygu dünyasını da olumsuz yönde etkileyeceği unutulmamalı.
Kaynak:http://www.aktuelegitim.com/psikolojik-sorunlar-ogrencinin-okul-basarisini-dusurur.html(19.04.2014)
Sınav Kaygısı

Sınav kaygısının psikolojik yönleri ve bununla baş etmenin yolları:
Her 100 öğrenciden 65 ya da 70’inin sınav kaygısı taşıdığını belirten DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü Çocuk ve Genç Bölümü’nden Uzman Psikolog Şeyda Özdalga, ders çalışmayı sürekli ertelemenin de bir sınav kaygısı belirtisi olduğuna dikkat çekiyor. DBE’nin bu alandaki çalışmalarını belirten Özdalga, psikolojik olarak sınav kaygısı ile baş etmenin yollarını velilere, öğretmenlere ve sağlık uzmanlarına anlatıyor.
Sınav Kaygısı; sınav öncesinde öğrenilen bilginin, sınav sırasında etkili bir biçimde kullanılmasına engel olan ve başarının düşmesine yol açan, yoğun kaygı, endişe ve korku duygularının bir arada yaşanması durumu olarak tanımlanıyor. Normal olarak her insan çeşitli durumlarda bu duyguları yaşıyor; ancak henüz gelişimleri devam eden çocuk ve gençlerde bu psikolojik durum kolaylıkla başa çıkamayacakları bir hal alabiliyor.
Sınav Performansını etkileyen durumlar nelerdir? Çevre faktörü ne derece önemlidir?
Sınav kaygısının dikkati toplamaya ve çalışma motivasyonuna destek verecek ölçüde olması öğrenci için yararlıdır. Öğrencinin deneyim ve inanışları ise bu sınav kaygısının seviyesini belirler. Ancak bu seviyeyi arttıran, bunun sonucunda da performansı düşüren ve kaygıyı tetikleyen psikolojik durumlar vardır: Sınav hazırlığının tam yapılmamış olması, ders ve çalışma yükünün fazla ve süresinin uzun olması, kişinin doğru çalışma stratejilerine sahip olmayarak bu ders yükünün altından kalkamaması, daha önceki başarı ve başarısızlıkları, ailenin beklentileri ve başkalarıyla yapılan kıyaslamalar, sınavın hayattaki başarının tek kriteri olarak görülmesi çocuğun gerginlik yaşamasına sebep olur.
Kaygının belirtileri ve korunma yolları nelerdir?
Kaygılı bir öğrenci zihinsel, duygusal, davranışsal ve fiziksel belirtiler gösterir. Zihinsel belirtileri: "Ya başaramazsam", "Kazanamazsam", "Sınavda bayılırsam." gibi gerçekçi olmayan başarısızlık düşünceleri, "Başarısızım.", "Puanım yeterli değil.", "Yapamayacağım." şeklinde kendini sürekli eleştirme ve özgüven azlığı yaşama, düşüncelerini organize edememe ve dikkat dağınıklığı, konsantre olamama, kavramları hatırlayamama, zihnin boşalması gibi sorunlar olarak tanımlayabiliriz. Duygusal belirtiler ise panik hissi, genel sinirlilik ve öfke hali, sürekli ağlama, aşırı engellenmişlik hissi, şaşkınlık ve depresif duygu durumu olarak belirmektedir. Davranışsal belirtiler çalışma isteksizliği, başarısızlık, istek ve ihtiyaçları düzenleyememe, unutkanlık, kontrolü dışsal nedenlere yüklemek ve sınavdan kaçınma, sınavlarda donup kalma, dikkatsizlik olarak özetlemek mümkün. Son olarak fiziksel belirtilerde ise baş ağrısı, mide ve bağırsak sorunları, kalp çarpıntısı, ellerde titreme, terleme, kasılma, yorgun ve halsiz hissetme, uyku sorunları ile tikler ve dürtü kontrol sorunları oluşur.
Peki, her iki durumda da korunmanın yolları nelerdir?
Bunun için birçok yol var elbette. Özellikle kaygının nedenlerini tespit etmek çok önemlidir. Kişinin yeterlilikleri ve yetersizlikleri belirlenerek eksik olduğu alana kontrollü müdahale etmek çok önemlidir. Yine bunların yanı sıra gerçekçi hedefler oluşturmak, uygulanabilir planlama yapmak, olumsuz düşünceleri objektif gerçeklere dayandırmak ve tüm değerlendirmelerin kısa ve uzun dönemli amaçlara katkıda bulunmasını ve durumu çözmeye yardımcı olmasını sağlamak gerekiyor: Yani kaygıyı azaltacak bireye ait başarı, beceri, çalışma disiplini ve kişisel her türlü avantajları içeren kaynaklarını görmesini sağlamak önemlidir. Öğrencinin güne hafif bir gevşeme ve fizik egzersizle başlaması, kaygı hissettiği durumlarda diyafram nefesi ile 4 saniyede burundan aldığı nefesi 8 saniyede ağzından yavaşça vererek en fazla arka arkaya 5 kez nefes egzersizi yapması gerginliği azaltan, korkuyu kontrol altına alan etkenlerden biridir.
Sınav kaygısı hangi sıklıkla görülür?
Sınav sistemi Türkiye’de bu oranı diğer ülkelere göre arttırıyor, bu durumda kaygı kontrolü, performansı geliştirmek için önem taşıyor. Türkiye’de sınav kaygısı, kaygı seviyelerine göre değişmekle birlikte yüzde 65-70 oranında görülmektedir.
Ailelerin sınav öncesinde yapması ve yapmaması gerekenler nelerdir?
Aile, çocuğunu ilgi ve yetenek alanlarına göre değerlendirmeli, çocuğun duygu ve düşüncelerine önem vermelidir. Olumsuzluklara odaklanmamalı, deneme test sonuçlarına olumsuz yaklaşmamalı, çalışmasına ve programına "Haydi çok dinlendin, çalışsana artık", "Bu kadar çalışmayla kazanamayacaksın" gibi uyarılarda bulunmamalıdır. Özellikle çocuğunu başkalarıyla kıyaslamamalı, sınav hayattaki başarının tek kriteri olarak görülmemeli, sınava hazırlanma süresince harcanan maddi bedel hatırlatılmamalı, başarısını "iyi evlat" kriteri olarak görmemeleri de gerekir. Ailelerin çocuklarının sosyal yaşam olarak da hareketli olmalarına fırsat vermeliler; örnek olmalı, desteklemeli, uygun çalışma ortamı ve beslenme koşullarını sağlamalı, başarısızlıklarını kabul etme sorumluluğunda da olmalıdırlar.
Önemli olan ailenin çocuğa yapması gerekenler konusunda destek vermesidir. "Sınav Koçu" olarak, bir uzman veya öğretmen onu yakından izleyerek, sorunlarını dinleyerek, çalışmalarını organize ederek ve aile yaklaşımlarını düzenleyerek öğrenciye profesyonel yardımlarda bulunabilir. Bu destek sayesinde, sınav kaygısı kontrol altına alınarak, sınav performansının arttırılmasına katkı sağlanır.
Peki, öğrencilerin yapması ve yapmaması gerekenler nelerdir?
Öğrencilerin sınav öncesi kaygı kontrolü için zihinsel, duygusal, davranışsal ve fiziksel düzenlemeleri yapmaları çok önemlidir. Bu sınav için kendilerine ait tüm olumlu kaynakları yazıp odalarına asmaları, kazanmak istediği okul A Planını oluşturuyorsa, mutlaka bir B planı, C Planına da sahip olmaları ve bu seçimde gerçekçi değerlendirmeler yapmaları önemlidir. Sınavın yaşam başarısının tek kriteri olmadığını anlamaları gerekiyor. Sınavdan 2-3 gün öncesinde çalışmayı bırakmak, her günkü bedensel aktivitesini devam ettirmek, uyku düzenindeki değişikliklere "uyuyamıyorum", "ya sınav öncesi gece uykusuz kalırsam." şeklinde odaklanarak uykusuzluğa ve kaygıya sebep olmamak, aşırı, zorlayıcı spor aktiviteleri yapmamak da önemlidir. Sınav günü hafif bir fizik egzersiz ve nefes egzersizi ile güne başlamak, sınav salonunun tahmini ısı koşullarına göre kıyafetler giymek, dengeli bir kahvaltı yapmak ve sınav sırasında salondaki ses, ısı, diğer insanlar gibi tüm dış faktörlerden etkilenmeyecek şekilde sorulara konsantre olmak, sorunun niteliğini tam anlamak, zamanı kullanmak, geri dönüp kontrol etmek de öğrencilere yardımcı olacaktır.
Kaynak:http://www.kigem.com/sinav-kaygisi-psikolojinizi-bozmasin.html(19.04.2014)
18 Nisan 2014 Cuma
Sınav 2
Sınavın test olduğunu öğrenen öğrencideki şaşkınlığı tam anlamıyla açıklayan bir fotoğraf:)
Aa da alsan ff de alsan sonuçta herkesin gideceği yer aynı.Kasmaya gerek yok:)
Derste Sıkılmak
Dersin bitmesine on dk falan kalmıştır ve sen sıkılıp ne yapacağını bilemezsin ya işte o anı birisi senin için ölümsüzleştirmek istemiş:)
Mucit Öğrenci
Öğrenci evindeki imkanlarla yapılabilecek bir başka başarılı çalışma daha.Damacanada nargile keyfi:)
Öğrenci Marangoz da Olursa
Beyaz eşya kutularınız mı var?Sakın atmayın.Çeşitli ebatlarda komidin,abajur,mücevher kutusu hatta kumanda itinayla yapılır:):)
TV Ünitesi
Sokaktaki bankı alıp koltuk takımı yapanı görmüştük.Sıra araba lastikleriyle TV ünitesi yapmaya geldi:)
17 Nisan 2014 Perşembe
Yaralananlar
Ailede Şiddet
''Bunu başka yerde anlatırsan seni döverim''sözünü sürekli duymaya alışmış bir çocuk ya bunu dışarıda,okulda kendisi de uygulamak isterse...Ebeveynler onlara böyle duygular aşılamayın,onlar henüz çok temiz.
Şiddete Çözüm
Şiddete maruz kalan çocuklarda aşağıdaki belirtilerden bir kaçı ya da sadece biri görülmektedir.
Aşırı bir endişe hali.
içe kapanıklılık.
Çevreye karşı ilgisizlik
Uyumakta zorluk çekme ya da kabus görme
Aşırı utangaçlık
İleriki yaşlarda alkol ve uyuşturucu madde kullanımı
Arkadaş ilişkileri kuramama
Yaptığımız ankette ise öğretmenlerinden şiddet gören örencilerin yarıdan fazlası o öğretmenin dersine ilgi göstermediğini belirlenmiştir.Şiddete maruz kalan çocukların 3/1 lik kısmı ise bir daha derse girmek istemediğini söylemiştir.Eğer çocuk şiddete maruz kaldığında büyüdüğünde potansiyel şiddet yayıcısı olması kaçınılmazdır.Ne ekersen onu biçersin hesabı çocuklarımıza nasıl davranırsa gelecekte ona göre karşılığını alınır.
Okulda Şiddete Çözüm Önerisi
Şiddet çok faktörlü bir olgu olduğuna göre, şiddetin önlenmesinde toplumu oluşturan bütün kurum ve kuruluşlara önemli görevler düşer.okullardaki şiddeti önlemesi için bütün yükleri okula yıkmak doğru değildir.Toplumdaki herkes birlik olup okullardaki şiddetin önüne geçmelidir.(3)Şiddetin çözümü için günü birlik müdahale değil, uzun vadeli politikalar yapılmalıdır.
Çözüm önerilerini sıralayalım
1.Çin`de huzursuzluk çıkınca halk filozof Konfüçyüs e başvurur. Konfüçyüs “dilinizi değiştirin der”anlamazlar. Halk yeniden başvurduğunda aynı cevabı alır. Konfüçyüs böylece dilin sadeleşmesi ve insanların birbirleri anlamasını iletişimin iyi kurulmasını belirtir.Ülkemizde öğrencilerin birbirlerinin gırtlağını kestiği , en ufak bir sorunda birbirlerini bıçakladığı, tabancaların kullanıldığı ortamların olmasının en büyük sebebi iletişim yetersizliğidir. Yazıları kısa yazmak, cümleleri tam bitirmemek gibi ve gençlerin kendi aralarında küfürlü konuşmaları tam bir iletişimsizlik örnekleridir.(İbrahim Oktaş)Bu yüzdendir ki en ufak bir anlaşmazlıkta hemen bıçaklara, silahlara sarılınmaktadır. Bunun önlenmesi için okullarda iletişimin hayatımızdaki yeri ve önemini belirten dersler konulmalıdır.
2.Yaptığımız çalışmada görülmüştür ki ailesinde hoşgörünün az olduğu, maddi durumun iyi olmadığı ve kardeş sayısının fazla olduğu ailenin çocukları, şiddet içeren film izledikleri oyun oynadıkları ve şiddete daha fazla mağdur kaldıkları görülmüştür.Bu çocuklar hemen tespit edilip okulun rehberlik servisinde bu çocuklar hakkında gerekli çalışmalar yapılmalıdır.
3,Erken uyarı işaretlerini bilmek ve potansiyel şiddet oluşturacak davranışları fark edip bu işaretleri gösteren çocukları teşhis etmek gerekir. Bu süreçte, mutlaka önceden belirlenmiş krizle müdahale planı devreye sokulmalıdır.(Alaadin Dinçer)
4.Okul meclisleri oluşturarak gençlerin öfkesini ifade etmesini sağlamak.
5.Anketimizde öğrencilerin belirttiği gibi ailelerin şiddet konusunda düzenli olarak bilgilendirilmeleri gerekmektedir.
6.Şiddete meyilli olan gençler birlenip bunların gelişimsel özellikleri dikkate alınarak, çeşitli yetiler geliştirmelerine ve topluma dahil olmalarını sağlamak. kendileri bir uğraş sahibi yapıp değerli olduklarının farkına varmalarını sağlamak.
7.Öğrencilerin gerçekten ilgisini çekecek ders dışı etkinlikler düzenlemek
8.Okullarda belirlenecek olan güvenlik önlemlerine öğrencilerin de katılımını sağlayıp görüşlerini alınması gerekir.
9.Okullarda şiddet konusu bir an göz ardı edilmemeli sürekli izlenmelidir.
10.Çocuklara fiziksel ceza uygulamalarından kesinlikle kaçınılmalıdır.
11.Televizyonları bu konuda öz denetime gitmeleri sağlama ve RTÜK bu konuda duyarlı olması sağlanmalı.
12.Çocukların medyadaki bilgisayar oyunlardaki şiddet içeren programlara çok fazla maruz kalmalarını önlemeye çalışmalıyız.Bu konuda aileler bilgilendirilmelidir
13.Sürekli aile okul işbirliği içinde olmalı.Okul toplumla bütünleşmesi sağlanmalıdır
14.Okulda öğrencilerin en çok şiddeti öğretmenlerinden görmektedir.Bu yüzden öğretmenlere şiddetin çocuklar üzerindeki etkisinin ne kadar büyük olduğu konusunda bilgilendirilmelidir
15.Okul yönetimi akademik yönden başarısız olan öğrencilerin okula bağımlılıklarını arttırmak için rehber faaliyetlerinden yararlanmalıdır.Yapılan araştırmalarda görülmüştür ki akademik yönden başarısız olan öğrencilerin şiddet içeren olaylara daha fazla karıştığı
16.Öğrencileri n doğal ortamda davranışlarını görmek için okula kamera yerleştirilmelidir.
17.Çocuklara en önemlisi sevgi ile yanaşmalıyız sevginin bulunduğu ortamda şiddetin görülmesi imkansızdır.
18.Okullarda verilen eğitimin bir iş sahibi olma olmadığını göstermeliyizİş
sahibi olmak para kazanmak ve ekonomik yaşamlarını kurtarmak fikrini çok öne çıkarmamalıyız.Çocuklara sunacağımız eğitim yaşamın bütün zorluklarına karşı direnebilecek kişilikte yetiştirmek olmalıdır.Çocukların ilişkilerinde sevgi duygusunun kavratılması çok önemli bir öğedir
19.Şiddet öğrenilen bir davranıştır bunu göz önünde bulundurmalıyız.Çocuklar dünyaya geldiğinde sevecen hoşgörülü, yaratıcı korkusuzdurlar.Çocuğa vereceğimiz eğitim bu özelliklerin köreltilmesi değil geliştirilmesi yönünde olmalıdır.
20.Toplumda şiddet sorunu bir proje çerçevesinde ve gerçekçi bir zamanlama ile çözüme kavuşturulmalıdır.
Kaynak:http://www.sosyalbilgiler.gen.tr/ilkogretim-okullarinda-siddet-ve-siddetin-ogrenci-gozu-ile-degerlendirilmesi/(17.04.2014)
Aşırı bir endişe hali.
içe kapanıklılık.
Çevreye karşı ilgisizlik
Uyumakta zorluk çekme ya da kabus görme
Aşırı utangaçlık
İleriki yaşlarda alkol ve uyuşturucu madde kullanımı
Arkadaş ilişkileri kuramama
Yaptığımız ankette ise öğretmenlerinden şiddet gören örencilerin yarıdan fazlası o öğretmenin dersine ilgi göstermediğini belirlenmiştir.Şiddete maruz kalan çocukların 3/1 lik kısmı ise bir daha derse girmek istemediğini söylemiştir.Eğer çocuk şiddete maruz kaldığında büyüdüğünde potansiyel şiddet yayıcısı olması kaçınılmazdır.Ne ekersen onu biçersin hesabı çocuklarımıza nasıl davranırsa gelecekte ona göre karşılığını alınır.
Okulda Şiddete Çözüm Önerisi
Şiddet çok faktörlü bir olgu olduğuna göre, şiddetin önlenmesinde toplumu oluşturan bütün kurum ve kuruluşlara önemli görevler düşer.okullardaki şiddeti önlemesi için bütün yükleri okula yıkmak doğru değildir.Toplumdaki herkes birlik olup okullardaki şiddetin önüne geçmelidir.(3)Şiddetin çözümü için günü birlik müdahale değil, uzun vadeli politikalar yapılmalıdır.
Çözüm önerilerini sıralayalım
1.Çin`de huzursuzluk çıkınca halk filozof Konfüçyüs e başvurur. Konfüçyüs “dilinizi değiştirin der”anlamazlar. Halk yeniden başvurduğunda aynı cevabı alır. Konfüçyüs böylece dilin sadeleşmesi ve insanların birbirleri anlamasını iletişimin iyi kurulmasını belirtir.Ülkemizde öğrencilerin birbirlerinin gırtlağını kestiği , en ufak bir sorunda birbirlerini bıçakladığı, tabancaların kullanıldığı ortamların olmasının en büyük sebebi iletişim yetersizliğidir. Yazıları kısa yazmak, cümleleri tam bitirmemek gibi ve gençlerin kendi aralarında küfürlü konuşmaları tam bir iletişimsizlik örnekleridir.(İbrahim Oktaş)Bu yüzdendir ki en ufak bir anlaşmazlıkta hemen bıçaklara, silahlara sarılınmaktadır. Bunun önlenmesi için okullarda iletişimin hayatımızdaki yeri ve önemini belirten dersler konulmalıdır.
2.Yaptığımız çalışmada görülmüştür ki ailesinde hoşgörünün az olduğu, maddi durumun iyi olmadığı ve kardeş sayısının fazla olduğu ailenin çocukları, şiddet içeren film izledikleri oyun oynadıkları ve şiddete daha fazla mağdur kaldıkları görülmüştür.Bu çocuklar hemen tespit edilip okulun rehberlik servisinde bu çocuklar hakkında gerekli çalışmalar yapılmalıdır.
3,Erken uyarı işaretlerini bilmek ve potansiyel şiddet oluşturacak davranışları fark edip bu işaretleri gösteren çocukları teşhis etmek gerekir. Bu süreçte, mutlaka önceden belirlenmiş krizle müdahale planı devreye sokulmalıdır.(Alaadin Dinçer)
4.Okul meclisleri oluşturarak gençlerin öfkesini ifade etmesini sağlamak.
5.Anketimizde öğrencilerin belirttiği gibi ailelerin şiddet konusunda düzenli olarak bilgilendirilmeleri gerekmektedir.
6.Şiddete meyilli olan gençler birlenip bunların gelişimsel özellikleri dikkate alınarak, çeşitli yetiler geliştirmelerine ve topluma dahil olmalarını sağlamak. kendileri bir uğraş sahibi yapıp değerli olduklarının farkına varmalarını sağlamak.
7.Öğrencilerin gerçekten ilgisini çekecek ders dışı etkinlikler düzenlemek
8.Okullarda belirlenecek olan güvenlik önlemlerine öğrencilerin de katılımını sağlayıp görüşlerini alınması gerekir.
9.Okullarda şiddet konusu bir an göz ardı edilmemeli sürekli izlenmelidir.
10.Çocuklara fiziksel ceza uygulamalarından kesinlikle kaçınılmalıdır.
11.Televizyonları bu konuda öz denetime gitmeleri sağlama ve RTÜK bu konuda duyarlı olması sağlanmalı.
12.Çocukların medyadaki bilgisayar oyunlardaki şiddet içeren programlara çok fazla maruz kalmalarını önlemeye çalışmalıyız.Bu konuda aileler bilgilendirilmelidir
13.Sürekli aile okul işbirliği içinde olmalı.Okul toplumla bütünleşmesi sağlanmalıdır
14.Okulda öğrencilerin en çok şiddeti öğretmenlerinden görmektedir.Bu yüzden öğretmenlere şiddetin çocuklar üzerindeki etkisinin ne kadar büyük olduğu konusunda bilgilendirilmelidir
15.Okul yönetimi akademik yönden başarısız olan öğrencilerin okula bağımlılıklarını arttırmak için rehber faaliyetlerinden yararlanmalıdır.Yapılan araştırmalarda görülmüştür ki akademik yönden başarısız olan öğrencilerin şiddet içeren olaylara daha fazla karıştığı
16.Öğrencileri n doğal ortamda davranışlarını görmek için okula kamera yerleştirilmelidir.
17.Çocuklara en önemlisi sevgi ile yanaşmalıyız sevginin bulunduğu ortamda şiddetin görülmesi imkansızdır.
18.Okullarda verilen eğitimin bir iş sahibi olma olmadığını göstermeliyizİş
sahibi olmak para kazanmak ve ekonomik yaşamlarını kurtarmak fikrini çok öne çıkarmamalıyız.Çocuklara sunacağımız eğitim yaşamın bütün zorluklarına karşı direnebilecek kişilikte yetiştirmek olmalıdır.Çocukların ilişkilerinde sevgi duygusunun kavratılması çok önemli bir öğedir
19.Şiddet öğrenilen bir davranıştır bunu göz önünde bulundurmalıyız.Çocuklar dünyaya geldiğinde sevecen hoşgörülü, yaratıcı korkusuzdurlar.Çocuğa vereceğimiz eğitim bu özelliklerin köreltilmesi değil geliştirilmesi yönünde olmalıdır.
20.Toplumda şiddet sorunu bir proje çerçevesinde ve gerçekçi bir zamanlama ile çözüme kavuşturulmalıdır.
Kaynak:http://www.sosyalbilgiler.gen.tr/ilkogretim-okullarinda-siddet-ve-siddetin-ogrenci-gozu-ile-degerlendirilmesi/(17.04.2014)
Şiddet
Gerek öğretmenlerin öğrencilere, gerekse öğrencilerin akranlarına uyguladığı şiddete karşıyız.Okul sevgi yuvasıdır.Öyle de kalmalıdır.
Okulda Şiddet
Okullarda yaşanan şiddet eylemleri ,eğitsel faaliyetleri önlemenin yanında öğrenci öğretmen yönetici fiziksel ve psikolojik açıdan zararı dokunmaktadır
-Ankette öğrencilerin yarısından fazlası okul bahçelerinde ya da koridorunda öğretmenlerinin arkadaşlarına şiddetuyguladığına tanık olmuştur.
-Güveni olmayan,şiddetin görüldüğü okullardaöğrencilerdeokula karşı güven duygusu olmamakta ve okula gitmek istememektedirler
-Günümüz okullarında dayak çok fazla görülmektedir .Dayak atan öğretmenlerin de mutlaka öğrenciliği sırasında dayak yemiştir.Başı sıkıştığındadayak a başvurmuştur.Okullar öğrencileri zaman geçirmekte mutluluk duyacakları yer olması gerekirken tam tersiduruma gelmiştirartık öğrencileri öğle dayakla terbiye etmişiz ki
öğretmenin den dayak yiyen öğrenciler öğretmenim haklıydı ve beni dövdü diyebiliyorlar.Ya da önce uyarmalı sonra dövmeli de diyebiliyorlarbu oran hiçte az değil.Yapılan araştırmada öğretmenlere okulda öğrencinize hiç fiziksel şiddet uyguladınız mı? Sorusuna öğretmenlerin %71 i öğrencilerine şiddet uygulamışoranın bu derecede fazla olması kaygı verici durumdadır.yine aynı araştımada “dayağın çocuk eğitiminde geçerli olduğunu düşünüyor musunuz?”sorusuna %43 bir oranda evet cevabı gelmiştir.
Öğrencilerin bir kısmı okuldanedenini bilmeden öğretmeninden şiddet görmüş,yarısından fazlası şiddet uygulayan öğretmenler hakkında yasal işlem başlatılsın derken 3/1 lik kısma yakın öğrenci öğretmenim bana şiddet uyguladıktan sonra hiçbir tepkim olmazdı demiştir Araştırma bulgularına göre; öğrencilerin tamamına yakını (% 88) şiddet uygulandığında okula gelme isteğini kaybetmekte, öğrencinin derse ilgisi azalmakta ve zararlı alışkanlıklara yönelmektedir. Okulda kesici, delici alet taşıyan arkadaşlarının olduğunu düşünenler de (% 65) yarıdan çoktur. Taşımalı eğitim yapan okuldaki öğrenciler, yaralama ve cinayeti şiddet olarak görmekte bu öğrencilerden(% 82)erkek olanlara izledikleri televizyon programları sorulduğunda şiddet içeren dizi ve filmleri, kız öğrenciler ise aile dramını konu alan programları tercih ettiklerini belirtmektedirler. İnternetcafeye çoğunlukla oyun amaçlı gidildiği ve şiddet içeren oyunlar oynandığı belirtilmiştir. Aile gelir düzeyi düşük, kardeş sayısı çok olanlar, diğer öğrencilere göre daha çok şiddete maruz kaldıklarını ifade etmektedirler. Merkezi okullardaki öğrenciler, yüksek sesle bağırmayı şiddet olarak kabul etmektedir (%78). Öğretmen şiddet uyguladığında tepki göstermeyen öğrenciler (% 47) yarıya yakındır. Öğretmen bana şiddet uyguladı ama ben onu haklı buluyorum diyenler (% 34) azımsanamayacak sayıdadır. Şiddet uygulayan öğretmenin soruşturma geçirmesi ve suçlu olduğu durumlarda şiddetin derecesine göre ceza almasını (% 74) kabul edilebilir bulmuşlardır. Okul içinde tehdit eden öğrenci gruplarının varlığını ifade edenler yarıdan fazladır. Öğrencilere öğretmenler tarafından bahçe ya da koridorda şiddet uygulandığını bildirenler (%72) çoğunluğu oluşturmaktadır. Yine sorunlarını paylaşma da öğretmenlerden çok arkadaşlarını tercih etmektedirler. Okulda nedenini bilmeden şiddete maruz kalanlar (% 62) yarıdan çoktur. Öğrenciler şiddetin önlenmesi için anne babaların şiddet konusunda bilgilendirilmesini istemektedir (% 83). Öğrenciler kendilerini okulda güvende hissetmemekte ve okul çevresinde önlem alınması gerektiğini belirtmektedir (% 93) .
Kaynak:http://www.sosyalbilgiler.gen.tr/ilkogretim-okullarinda-siddet-ve-siddetin-ogrenci-gozu-ile-degerlendirilmesi/(17.04.2014)
Kaynak:http://www.sosyalbilgiler.gen.tr/ilkogretim-okullarinda-siddet-ve-siddetin-ogrenci-gozu-ile-degerlendirilmesi/(17.04.2014)
Açık Sözlü Öğretmen
İlkokul,ortaokul ve lise yıllarında karnelerimizde sınıf rehber öğretmeninin öğrenci hakkında görüşü kısmı vardı.Öğretmenimizin görüşü"ne diyeceğimi bilemiyorum, Allah ıslah etsin".:)Ve öğrencinin sınıf tekrarı yapacağını tahmin etmemiz pek de zor değil.
Öğrenci Kavgası
Balıkesir'deki Atatürk Anadolu Lisesi'nde iki öğrencinin kavgası ölümle bitti. Sağ göğsüne tekme yiyen 14 yaşındaki Harun Alver yaşamını yitirdi. Olayla ilgili 12'nci sınıf öğrencisi 17 yaşındaki Ş.A. gözaltına alındı.
Omuz omuza kavga ettiler.
Olay, Sakarya Mahallesi'nde bulunan Atatürk Anadolu Lisesi yakınındaki parkta bugün öğle saatlerinde meydana geldi. Teneffüste omuz omuza çarpışan 12'nci sınıf öğrencisi Ş.A. ile 9'uncu sınıf öğrencisi Harun Alver daha sonra okulun dışındaki küçük bir parka giderek tartışmaya başladı. Tartışma biranda kavgaya dönüşürken, göğsüne tekme yiyen Harun Alver fenalaşıp yere yığıldı.
Yolda can verdi.
Nefes almakta zorlanan ve ağzından kan gelen Alver, olay yerine çağrılan sağlık ekiplerince Balıkesir Devlet Hastanesi'ne kaldırılırken, yolda son nefesini verdi. Alver'in ölümüne neden olan Ş.A., polisler tarafından gözaltına alındı. Daha sonra Ş.A. Çocuk Şube Müdürlüğü'ne götürüldü.
Yakınları sinir krizi geçirdi.
Olayı duyup hastaneye koşan yakınları Alver'in ölüm haberini alınca sinir krizi geçirdi. Alver ailesinin Vanlı olduğu ve kısa bir süre önce Balıkesir'e gelip, yerleştiği öğrenildi.
Psikolojik olarak sağlığı bozuk öğrencilerin aşırı öfkeyle kalkıp zararla geri oturamamasının bir sonucudur bu kavgalar.Kimileri için gayet önemsiz karşılansa da aslında çok önemlidir.Çünkü;sonunda ağır yaralanmalarla hatta ölümlere bile sebep olabilir.
Psikolojik olarak sağlığı bozuk öğrencilerin aşırı öfkeyle kalkıp zararla geri oturamamasının bir sonucudur bu kavgalar.Kimileri için gayet önemsiz karşılansa da aslında çok önemlidir.Çünkü;sonunda ağır yaralanmalarla hatta ölümlere bile sebep olabilir.
Kaynak:http://www.haberler.com/iki-ogrencinin-kavgasi-olumle-bitti-5298318-haberi/(17.04.2014)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)